Tarihi Yarımada’ya atılan Osmanlı imzası: Sultanahmet Camisi
5 mins read

Tarihi Yarımada’ya atılan Osmanlı imzası: Sultanahmet Camisi

Türk-İslam medeniyetinin en zarif eserlerinden olan ve adeta kente mührünü vuran Sultanahmet Camisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. padişahı Sultan 1. Ahmed tarafından Mimar Sinan’ın talebesi Sedefkar Mehmed Ağa’ya inşa ettirildi.

İstanbul’un 7 tepesinden ikincisi üzerinde 1609’da yapımına başlanan caminin temeline ilk kazmayı Sultan 1. Ahmed vurdu.

İnşaatı 7 yıl 5 ay 6 günde tamamlanan ve yapımında 1 milyon 510 bin altın harcanan cami, devletin ileri gelenlerinin katıldığı törenle 9 Haziran 1617’de ibadete açıldı.

Sultanahmet Camisi, bir ibadethane olmasının yanında aynı zamanda döneminin en büyük külliyelerinden biriydi.

İçerisinde medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkanlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalar bulunuyordu. Bu yapılardan bazıları günümüze ulaşamadı.

Osmanlı’nın cami, Bizans’ın ise kilise mimarisinin 200 yıllık sentezinin zirvesini oluşturan cami, klasik dönemin son büyük camisi olarak adlandırıldı.

İç süslemesinde 21 bin 43 çini kullanıldı

Toplam 260 pencereyle aydınlatılan caminin 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı ise 23,5 metre.

Plan şeması itibarıyla Mimar Sinan’ın Şehzade Camisi’ne benzeyen camide, merkezi kubbeyi dört yönden dört yarım kubbe destekliyor.

Kareye yakın dikdörtgen planlı eser, mermer, sedef ve tahta işçiliğindeki inceliklerle de beğeni topluyor.

Sultanahmet Camisi’nin en görkemli parçaları ise iç süslemesinde kullanılan çiniler.

Camide, İznik ve Kütahya atölyelerinde 16. yüzyıl sonu ile 17. yüzyıl başında üretilen toplam 21 bin 43 çini yer alıyor.

Kare parçalarda beyaz, dikdörtgen biçimli bordür çinilerde ise lacivert üzerine işlenen çeşitli motifler, mavinin hakim olduğu kalem işleri ve vitrayların verdiği aydınlık dolayısıyla cami Avrupalılar tarafından “Blue Mosque” (Mavi Cami) olarak adlandırılıyor.

Çinileri ile ünlenen caminin yazıları ise devrin hat üstatlarından Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gübari’nin imzasını taşıyor.

Caminin mermer döşemeli iç avlusu 26 sütun üzerine 30 kubbeyle örtülü revakla çevriliyken, avlunun ortasında ise altı sütunlu şadırvan bulunuyor.

Sultanahmet Camisi, döneminin altı minareli olarak inşa edilen ilk camisi olma özelliğine de sahip. Bu minarelerin dördü üçer, ikisi ise ikişer şerefeden oluşuyor. Minarelerdeki şerefelerin toplamının 16 olması, Sultan 1. Ahmed’in Osmanlı’nın 16. padişahı olmasına işaret ediyor.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 1985’te eklenen Sultanahmet Camisi, aynı anda yaklaşık 12 bin kişinin ibadet edebileceği bir kapasiteye sahip.

İstanbul’a gelen yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarının başında yer alan camiyi yaz aylarında günlük ortalama 20 bin, kış aylarında ise günlük ortalama 10 bin kişi ziyaret ediyor.

Sultanahmet Camisi tarih boyunca 6 kez restorasyondan geçti

Bugüne kadar 6 kez restorasyon gören cami, 2018’de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce “Sultanahmet Camii Koruma ve Restorasyon Çalışmaları” projesi kapsamında tarihinin en kapsamlı restorasyonundan geçti.

Yaklaşık 5 yıl süren çalışmaların ardından cami, 21 Nisan 2023’te Ramazan Bayramı’nın ilk günü kılınan cuma namazının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle yeniden ibadete açıldı.

5 yıl süren restorasyon sürecinde yalnızca 5 ay ziyarete ve ibadete kapalı olan camide kubbelerden minarelere, çinilerden halılara ve aydınlatma sistemine kadar birçok ayrıntı yenilendi.

Cami içerisine kurulan ve yüksekliği yaklaşık 38 metre olan iskele ile kubbedeki kuşak yazıları ile derzlerin temizliği yapıldı. Ayrıca pencerelerdeki içlik ve dışlık diye tabir edilen kapakların da değişimi sağlandı.

Çalışmalar kapsamında caminin 3 minaresi söküldü. Tek tek numaralandırılan minare taşları, gerekli iyileştirmeler yapılarak yeniden yerlerine konuldu.

Çalışmalarda caminin kubbelerindeki yapısal sorunlar da giderilerek kurşunlar yenilendi, kubbelerin alemleri onarıldı.

Caminin avlu döşemesindeki deformasyon ve çökmelere müdahale edilirken, avlu altındaki su kanalları da düzenlenerek su birikmesinin önüne geçildi.

Sedefli, kündekari cümle kapıları ile benzeri ahşap kısımların konservasyonu cami içerisinde kurulan atölyede yapıldı.

Camide kullanılan bezemeler ve kalem işleri de yine özgün renklerine uygun olarak yenilendi.

Restorasyonda ayrıca caminin özgün mimarisine yapılan müdahaleler tespit edilip, caminin ilk hali baz alınarak ortadan kaldırıldı.

Elektrik tesisatı ile aydınlatma sistemi de baştan aşağı yenilenen cami, son görünümüyle İstanbul’un eşsiz silüetindeki yerini almaya devam ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir