Yeniçağ Yazarı Sedat Kaya bomba bir yazıya imza attı. Kaya, Şanlıurfa’da bir çiftçinin bulduğu 3 adet el çantası oymalı taş sütunu anlattı.
Kaya, “Bu 12000 yıl önce el çantası kullanıldığının da kanıtıydı.” diyerek dikkat çeken bilgileri aktardı.
İŞTE SEDAT KAYA’NIN YAZISI:
Yıl 1986 idi.
Mahmut Kılıç ŞanlıUrfa’nın Örencik Köyü’nde yaşayan bir ihtiyar çiftciydi.
Bir şubat sabahı tarlasını kara sabanla sürerken büyük bir taşa takıldı. Ne kadar zorlasa nafile.
Taşın etrafını biraz kazdı, gördüğü inanılmazdı.
Bu üzerinde 3 tane el çantası ve ilginç yaratıkların oyulduğu dev bir taş sütunun toprak üstüne çıkmış yüzüydü.
Kendisinin bu sütunu yerinden oynatması imkansızdı.
Biraz daha kazdı.
Sütunun hemen yanında 75 santimetre boyunda bir heykel buldu.
İhtiyar çiftci tarlayı sürmeyi bıraktı, heykeli alıp Urfa Müzesine koştu.
Mahmut Kılıç’ın bulduğu bu heykel insanlık tarihini değiştirdi.
Bulunduğu yer “Göbekli Tepe” idi.
Popüler tarih uygarlığın M.Ö. 10 bininci yıllarda, tarımla başladığı varsayıyordu.
Tarım yerleşik hayatı, yerleşik hayat da kültürü, sanatı ve dini, kısacası “uygarlık” dediğimiz gelişimi meydana getirmişti.
Klasik uygarlıklar sıralaması şöyleydi:
Sümer Uygarlığı (MÖ. 4000): Dicle ve Fırat
Mısır Uygarlığı (MÖ.3500): Nil Nehri
Maya Uygarlığı (MÖ. 2600): Güney Amerika
Hint Uygarlığı (MÖ.2500): İndüs Irmağı
Çin Uygarlığı (MÖ.1500): Sarı Irmak
Bizim ihtiyar çiftcinin bulduğu Göbekli Tepe bu tarihi alt üst etti.
Çünkü Göbekli Tepe tam 12000 yıllıktı.
Sümerler’den 7000, Stonehenge’den 7500, Piramitler’den de 8000 yıl eskiydi…
Bu klasik tarih biliminin iflasıydı.
İnsanlığın geçmişinin yeniden araştırılıp, yazılması gerekliliğinin somut kanıtıydı.
Urfalı ihtiyar çiftçinin bulduğu dev taş sütunun üstünde 3 adet el çantası oyması vardı.
Bu 12000 yıl önce el çantası kullanıldığının da kanıtıydı.
Ancak arkeologları asıl şaşırtan dünyanın hemen hemen her köşesindeki kazılarda aynı model çanta oymalarına rastlanmış olmasıydı.
Ve bu çantaları insanlar değil, o insanların Tanrıları taşıyordu.
Çantalar sanki tek fabrikadan çıkmış gibiydi.
Sümerler’de, Hititler’de, Asurlular’da, Mısırlılar’da, Aztekler’de, Mayalar’da, Hindistan’da, Afrika’da, Paskalya Adası’nda, hatta Bosna’daki kazılarda bile dev boyutlardaki tanrı figürlerinde hep el çantası vardı.
Afrika yerlileri Dogonlar el çantası kullanmıyordu ama bunu duvarlarına çiziyorlardı.
Birbirlerinden haberleri bile olmayan farklı kıtalardaki insanların çanta modası inanılacak gibi değildi…
Tarımla uğraşan insanların yanlarında el çantası taşıması mantıksızdı.
O zaman bu çanta taşıyan ve Tanrı olarak betimlenen dev heykeller kimlerdi?
Acaba ilkel insan bu çantayı kendisinden üstün olan bir ırkta gördüğü için mi kutsallaştırmıştı?.
Öyle ise kimdi bu çantacılar?
Ve o çantaların içinde ne vardı?
Neden insanlar onu her taşa oyacak kadar kutsallaştırdı?
Arkeoloji dünyası insanlığın geçmişi ile ilgili binlerce sorunun cevabını gün ışığına çıkarmaya çalışıyor.
Her yeni kazı geçmişimizle ilgili bilmediğimiz daha çok şeyin olduğunu kanıtlıyor.
..Ve her yeni bilgi insanlık tarihini yeniden yazdırıyor. Bakalım tüm dünyanın ortak kültürü bu 12000 yıllık çanta modasının sırrı ne zaman çözülecek?
O sır çözüldüğünde belki de asırlar boyu bize öğretilenlere gülüp, bilgisizliğimize üzüleceğiz.
Kim bilir?